bugün

entry'ler (491)

zincirlikuyu metrobüs durağı

insanların koltuk kapmaca oynadığı istasyondur. ayrıca binmeyenler de en güzel tabir ile mal gibi kapının önünü kapatarak bekler. bu sebeple tam kapı sinyali çalmadan binecek olursunuz bu malları aşarsınız tam içeri adım atarsınız ki bir anda kapı sinyalini duymanızla, kapı arasında kalmanız bir olur. eğer şansınız yoksa bir de bu sebeple geriye yani dışarı doğru düşersiniz ve yine eğer şansınız yaver giderse o arkada mal gibi bekleyen mallar sizi tutarlar. bizzat bu durumu bir kere deneyimledim. artık binmeyen malların arkasında kalmamaya özen gösteriyorum eğer ki olurda arkalarında kalırsam, mecbur yandan hızlıca manevra yapıp öne geçmem lazım o sıra işte kapı sinyalinin ne ara çaldığını fark edemeyebilirim, fark edemeyebilirsiniz. bu yüzden eğer, onlar binmedikleri zaman arkadan gelen insanlar zorluk çekmeden binebilsin diye yolu açmak gibi bir düşünceyi taşımadıklarını gördüğüm an ben de nezaketi taşımıyor ve çarpıp ortadan ikiye bölüp geçiyorum bir daha kapıda sıkışmayayım diye. Cem Karaca diyor ya o misal "beni siz delirttiniz "

böyle kahpedir dünya

yapmayın şöyle şeyler, ben mantık adamıyım hem de müzisyenim... tezat gibi, çünkü duygunun nasıl boktan bir şey olduğunu müziğin illüzyonuyla anladığım için mantıkçıyım... neyse başlığı görünce durduk yerde 16 sene önce lise 2'de dinlediğim yıllara gittim. o yüzden yapmayın şöyle dedim :D hala dinlemiyor muyum ? hayatın nasıl kahpe bir yer olduğunu anladıktan sonra daha fazla dinliyorum... ama gripinin o yıllardaki her şarkısı bilinçaltını oldukça yoran türdendi, sanki silah zoruyla ağlatmak istiyormuş gibi. yoksa grup efsane kaliteli. bu şarkıda özellikle duygunun peak yaptığı bir nokta var ya, işte müzikte illüzyon odur. frekanslarla peak yapacak noktaya taşırlar insan beynini, sonra o peak noktasında beyne darbe indirirler. dinleyen ne oluyo amk olur bir an. o kısım hani bir duraksama kısmı var, efekt olarak delay deriz ama halk arasında eko diye bilinir, cümlelerin tekrar ettiği yer yani işte o kısım biter bitmez söyle kaç yaşındasın, dertlerin başındasın kısmı darbe kısmıdır.

rammstein zick zack

rammestein'ın tüm albümlerini dinlerseniz sound olarak bu şarkıda farklı yani eksilen bir şey olmadığını fark edersiniz. rammstein'ı bi gitar bir de synthesizer rammstein yaptığı için sound normal. klibe gelirsek rammstein'ın estetiğe vurgu yaptığı açık. ama toplum bazen yanılıyor, sanatçı böyle bir gönderme yaptığında her zaman o fikri benimsediğini ifade etmez, toplumdan gelen fikirler ile kendi işlerini sentezlemelerinin sonucunu yansıtabilir. ki zaten alışılagelmiş rammstein absürtlüğü de böyle ortaya çıkar. kısaca film tadında bir klip sound temiz ve riffler müzisyen biri olarak beni rahatsız etmedi, endüstriyel metalden öyle deli gibi sololar beklenmez zaten. klip içindeki göndermeler estetik benim şahsi görüşümde rahatsız edici bir şey değil. tam aksine en doğru yatırım kişinin kendisine yaptığı yatırımdır. çünkü benim ahir hayata inancım yok, bu sebeple bizdeki en bariz örneği ajda pekkan, parasını en doğru şekilde kendine yatırım yaparak harcıyor, dalga geçilecek bir durum yok. fakat klipte güldüğüm kısımlar var tabi ki birincisi zımba sahnesi ikincisi de hani cem yılmaz bir ara anlatıyordu ya makasla kestikten sonra gel pisi pisi diye, işte o kedi nihayet bu şarkının klibindeki finalde hapur hupur götürüyor :D

sırat köprüsünün yalan olması

orası da yap işlet devrettir kesin. bizim köprüler gibi acaba geçiş garantisi olarak kaç kişi söylediler.

dünyanın komünizme geçmesi

komün yaşam ile komün siyaset çok farklı işliyor. Mesela şu an ki seyahat yasakları sadece islam ülkelerinde olan bir şey değil, aynı şekilde komünist ülkelerde uygulanan şeyler seyahat yasakları felan. Bu sebeple tüm dünyada geçiş rejimi olarak siyasette şu an komünizm yaşanıyor denebilir. Halk katında da millet köylere kaçıyor fırsatını buldukça bu yasaklar sebebiyle.

akp öncesi laik dönem

edit : Faruk Gürler diye bahsettiğim paşa da karışıklık olmuş, Faruk Güventürk olacaktı düzeltildi. 15 temmuz ile ilgili sinyal haberlerle ilgili kaynaklar eklendi. aşağıdakilerden daha fazla kaynak vardı 16 temmuz günü araştırdığımda ama çoğusu zaman içerisinde kaldırılmış ya da sonuçlar google'da çıkmıyor.
13 temmuz 2016 tarihli haberde ilgili haberin son paragrafı, https://www.haber7.com/iz...lgili-gerekeni-yapmalidir
son paragraf https://www.konhaber.com/...ni_yapmalidir-568980.html
son paragraf https://beyazgazete.com/h...i-yapmalidir-3376836.html
https://www.ulusal.com.tr...ar-verilecek-h111289.html
https://www.sondakika.com...ekeni-yapmalidir-8605105/

akp öncesi laik dönem tanımı esasen eksik bir tanım. çünkü aynı dönemi eleştirirken işin içine refah partisi de girecek dolayısıyla Erdoğan'ın belediye başkanlığı da bu dönem içinde olduğu için, o dönemin karanlık olaylarıyla birlikte değerlendirilmek mecburiyetindedir. bugün herkesin mağduriyet edebiyatı yaptığı 28 şubat dönemi, çok gerekli bir dönemdi. o döneme ilişkin siyasi partiler arasındaki ayrılıklar söz konusu olsa da, seçmenler arasında gerek sağcıların gerek solcuların karşı çıktığı 28 şubat, esasen halkın kendi kendine kazık attığı bir dönem oldu. dolayısıyla 80'lerde dersini almamış milletvekilleri ve seçmenler, aynı hesaplaşmayı devam ettiriyorlar. çok daha derin konulara girme taraftarı olmadım hiçbir zaman, korktuğumdan değil, sırf 2 tane seçmene yanıt vermek için gaza gelip de devletin bekası için gerekli olan şeyleri aydınlatıp gün yüzüne çıkarmak aptallık olur da ondan. ama en azından halk olarak mecliste olan tüm partilerin buna olmayanlar da dahil çünkü potansiyel olarak her partinin kazanması ihtimal dahilindedir, mgk'daki kararlara itirazı %1 gibi bir ihtimal olduğundan, tüm partiler minimal ölçekte karşılıklı hesaplarını yapmaları göz ardı edilirken, devletin bekası konusunda taviz vermeleri göz ardı edilmeyeceğinden, halk deyimiyle el mahkum ... gardiyan sistemi mgk'ya göre işletmek zorundadırlar. dolayısıyla bunu zafiyete uğratmaya çalışan hangi siyasetçi olursa (abd,rusya,avrupa,çin akbabalarının çevremizi sardığı düşünülürse) yani bu ülkelerin oyunlarıyla hareket ederse, aynı hareket ile alaşağı ediliyor. bunun en net örneği 15 temmuzdur. 15 temmuz neden herkes de "böyle darbe mi olur, halka sıkılır mı ?" intibasını uyandırdı ? çünkü öncekilerdeki racon görülmedi burada. 60 sene önce 12 marttan önceleri yani, bir dönem yanlış hatırlamıyorsam Faruk Güventürk paşa, rutin olarak kızların her sene aynı kıyafetlerin giyildiği 19 mayıs müsamereleri ile ilgili yaşanan bazı irticai eleştiriler "bunlar ne biçim giyinmiş, etekler çok kısa vs " şeylerin üzerine bu konuyu halkla bir araya gelerek dile getirmiş ve bunun üzerine "nurcuları aranızda barındırmayın" demiş. bunu mehmet ali birand'ın ya demirkırat belgeselinde ya da 12 mart belgeselinde ki muhtemelen 12 mart belgeselinde çünkü her ihtilal belgeseli kendinden önceki olayları içeren şekilde başlıyor, orada bulabilirsiniz. demek istediğim 60 sene önceden izi sürülen bir şeyin ilerde ne sonuca geleceği hesaplanmıştı zaten ve ne zaman patlak vereceği bekleniyordu. dolayısıyla biz halk olarak oturup 2dk'da çözdüğümüzü sandığımız şeyler, birileri tarafından 60 sene önce çözülmüştü. ve de bunu en uygun şekliyle dediğim gibi dış ülkelerin siyasetine teslim olan kesimi, takip ettiler, karanlık görünen dönemler aslında çok aydınlık dönemler. bize ne oyun oynandıysa, aynı oyunlar devlet bekası gereği aynı şekilde karşılık verilerek devam ettirilerek izleri sürüldü. ve neticede 15 temmuz gününe kadar bu yine aynı şekilde öngörüldüğü şekilde müdahale edilmeden izlendi ve de artık bazı şeylerin olacağı gerek 13,14 temmuz günü gazetelerinde "tsk yaş'ta, fetö ile ilgili gerekeni yapmalıdır" başlıklı haberleri de araştırırsanız göreceksiniz ki 2009'da ki bir mahkemede fetöye sempatisi olan bir subay "artık çok güçlendik, gülenin emir vermesi halinde havalanacak f16 uçakları var" kısmı özelinde anlaşıldığı kadarıyla hava kuvvetleri hakimiyetini ele geçirmeye başlamış ve de ilerde yaşanacakların sinyalini vermiş. çünkü hava kuvvetlerinin destek vermeyeceği hiçbir kalkışma başarıya ulaşamaz daha doğrusu hava ,deniz, kara birlikte hareket etmedikçe. ve başlarda dediğim mgk'ya dönersek yaş özelinde, orada düğmeye basıldı daha doğrusu fetönün kuyruğuna basıldı. çünkü insaf, çevrenizde iyi bir gözlemci olursanız ya da polisiye zihne sahip olursanız şunu hatırlarsanız bazı cinayet sorgulamalarında "yakın zamanlarda şüpheli bir davranışına rastladınız mı vs" diye giden sorular vardır yakınlarına. dolayısıyla 60 yıl önce öngörülen konunun şüpheye yer bırakmayacağı kesin olmasıyla beraber, bu kalkışmaya girişecek kişilerde elbette gazete haberlerine de 2-3 gün önceden (şüphe oluşturmuşlar yani yakın zamanda davranışlarıyla) yansıdığı üzere bir kalkışma yaşanacağını 3 darbe 2 muhtıra vermiş askeriye anlıyor elbette. ve de yaş'ta kuyruklarına bastıkları gibi, oluşan trafiği hızlandırıyorlar zamanı geçmesin diye. ve de fetö kalkışmaya girişmeden kaybetmek yerine kalkışmaya girişerek kazanmaya oynuyor. ama netice işte dışarının oyununa göre hareket ettiği için yine dışarının oyununa göre alaşağı edilmiş oluyor ve öyle oldu zaten. bu yüzden siyasete pek fazla kapılmayın, siyasetçilere inanmak, kendi mezarınızı kazmak ile eşdeğerdir. bu ülkede inanç duyulacak tek şey, şerefli ve onurlu kurumumuz yani şanlı tsk'dır.

deniz gezmiş

hayatını okuyunca evet olduça fazla "gezmiş" filistin kampı,suriye kampı vs diye.

kadınların bilime ve insanlığa katkıları

hangi bilim dalı olduğuna göre değişir. felsefe biliminin daha doğrusu astronomi,matematik gibi alanlar için sözü edilen hypatia, modern fizik bilimi alanında zikredilenler arasında marie curie. bizden yakın zamanda fizik için prensesimiz ilayda şamilgil çıkmıştır. tıp bilimi içinse canan dağdeviren çıkmıştır. benim şahsen daha önceden öğrendiklerim bunlar. ama google'a yazınca yaklaşık 30-40 kişi çıkıyor daha önce hiç öğrenmediğim. yanlış hatırlamıyorsam almanya'da ki aşı ile ilgili 2 kişiden birinin de türk bir kadın olduğu belirtilmişti.

tanrı nerededir

hafızamızdadır. hatırlayınca var olur hatırlamayınca yok olur. olur da bir gün başınıza darbe alıp hafıza kaybı yaşarsanız (beyin hasarı gibi) sizin için artık tanrı yok olacaktır. cemalini görenimiz olmadığı için görsel algı olarak var olup olmadığı belli değil zaten. yalnızca sözel algı olarak ona konsantre olursanız var gibi gelir. ama bu başlıktan çıkıp başka konulara odaklandığınızda yok olur. tanrı = saplantı denebilir aslında.

adnan oktar ın gizli arşivi

oktar bulunduğu tarikatın fındık kıran tarikatı olduğu tescillenmiş oldu. diğerleri de bademcigiller tarikatıydı zaten.

geceye bir ismet inönü sözü bırak

en çok hoşuma giden Kasım Gülek'e söylediği şu öngörü "Şu an burada konuştuklarımız, her bir kışlada konuşuluyor" ve meydanlardan mendres'e söylediği o meşhur söz "şartlar tamam olduğunda milletler için ihtilal meşru bir haktır. bu yolda giderseniz, sizi ben bile kurtaramam ! "

25 bin liraya satılan şişme bebek

birincisi Plastik değil silikon gibi dolgu malzeme. bir nevi sanal mumya hehehe esas adı realistik şişme mankendir. tek hayatı cinsellik olanlar için iyi bir alternatiftir. çünkü sırf 3-5 saat sevişmek için dünya kadar para harcayan da var, 2 bira + günlük daire parasına halleden de var. zahmetten kurtarır, sınır tanımaz. bunun haricinde ayrıca genelevlere ve eskortlara gidenlere göre de en iyi alternatiftir. hadi patla diye aceleye getirmez, muameleye hayır demez, ekstra para istemez falan filan. ilk bakışta fazla gözüküyor fiyatı ama pazarlık yaparlar. ki öbür türlü diğer girişimlerin senelik masrafını toplayın zaten en az bunun yarısı kadar masraf ediyorsunuz. belki aynı rakamlarda. tabi yemek yapamaz, doğaçlama takılamaz, temizlik yapamaz. kuaföre gidip bakım yaptıramaz. çocuk yapamaz. bazen onu yapmaya çalışan daha doğrusu bunun korkusunu yaşayan şizofrenler de oluyor ya o yüzden yazdım. tercih meselesi, seyahatte ya da tatildeyken de iyi gider he. ama hapiste denemeyin, pardon filmindeki "şişme pezevenk osman " muhabbetine döner konu. yani bu realistiği de yıkar paklar yolunu bulur yani gardiyan.

edit : bunları konuşmaktan çekinmeyin çünkü sapıklıkla alakası yok. bu sadece erkeklere özgü bir sorun değil. çok bilindik h harfiyle başlayan eticaret sitesinin erotik bölümünde kadınlar için olan ürünlere bakın, bayağı fazla sayıda satış ve yorum var. yani açıkçası yukarda erkek olduğum için erkek bakış açısıyla yazsam da bunların penisli olanlarını ya da daha saklanabilir olanları var şekil olarak bir çantaya bile sığıyor yani. satış rekorları kırıyor. tüm dünyada böyle sadece Türkiye'de değil,cinsellik ana sorun. hele böyle bir pandemi döneminde erotik shop açasım geliyor ara sıra hehehe

on ikinci nesil sözlüğü terk etsin

görsel
"izi bizi dibizi, bez kikirik, boz kukarak"

hangi yazar gözünde nasıl canlanıyor

tüm yazarlar fotoğrafları açarken aklımda canlanan.
https://www.dailymotion.com/video/x7dsar

orkestranın başında mal mal hareketler yapan kişi

teknik direktörsüz takım nasıl oynarsa, şefsiz orkestra da öyle çalar. herkesin elbette ki önünde partisyonları yani notaları ve porte üzerinde kuvvet işaretleri falan filan var. hatta günlerce prova alıyor. ama bunları o anki sahne ve seyirci atmosferine göre girip çıkması için organize eden kişidir şef. o an farklı bir ambians hissederse örneğin yaylıların çaldığı an işaretiyle ufak bir es verip hemen peşine timpaniyi işaret ederek farklı bir kombinasyon yaratabilir. bu husus klasik müzik dışındaki sanatçı orkestraları içinde geçerlidir

müzisyenlerin oyuncu olması

zamanında bir çok sanatçı, türk sineması sayesinde meşhur olmuştur. ya da bir çok türk sineması sanatçı sayesinde meşhur olmuştur. yetenek olduğu kadar sanatta da franchising sistemi uygulanıyor. zeki müren,ibrahim tatlıses,belkıs akkale, ferdi tayfur, orhan gencebay vs vs

rammstein

almanya'nın hem cesur,hem sapıtmış,hem efsane, hem yaratıcı, hem de sahne kareografileriyle bu işin hakkını veren bir müzik grubudur. ama öyle ki pussy şarkılarına sansürsüz olarak bayağı porno film çekmişlerdir grup üyeleri. çoğu ülke sansürlü yayınlamıştır. deutchland'da ki kurguları ise bugüne kadar ki en iyi ve enetkileyici film tadındaki klipleridir, aynı zamanda bu şarkıda hafiften sonne şarkısı da baharat olarak mevcuttur. her albümündeki tüm şarkıları severek dinlemem ama bende korsan olarak mevcut olan 5 normal albüm 4 de almanya'ya özel,konser,single albümü şeklinde bu albümlerden toplamda herhalde 20 ya da en fazla 30 şarkılarını seviyorumdur.

uludağ sözlük ün yaş ortalaması

sözlüğün kendi yaşı zaten 15, yani benim 30 yaşında oluşum ya da bir başkasının 40,50 yaşında oluşu pek bir anlam ifade etmiyor. ne diyeceksiniz 11 ile 17 yaşındaki çocuklara ? "senin yaşın kadar benim sözlükte takılmışlığım var" diye mi söyleyeceksiniz sözlük zaten 15 yaşındayken. hani sözlük 30 yaşında felan olsa anlaşılır siteminiz de neyse. giydirin bakalım kardeşlerimize çok olgunmuşsunuz gibi.

1400 yıldır arapça okunan ezanı türkçeye çevirmek

ezan her türlü coverlanabilir. ben şahsen rammestein'ın coverını dinliyorum. daha etkili. https://www.youtube.com/watch?v=9EDBfW3UblA

diyanet ten türkçe kuran açıklaması

şunları da hatırlatsa keşke diyanet, elinde kuranla siyaset yapan erdoğan'ı mesela. hatta daha ilerisinde türkçe okunmasını geçtim, kürtçesi bile basılabilen kitabı diyanet ve erdoğan desteklediği zaman doğru olurken; ibb'nin türkçe okuması yanlış oluyor. çünkü elinde başka siyaset yapacak bir şeyi yok. işine gelen doğru işine gelmeyen yanlış. bugün istese ana avrat söver ertesi gün ben küfürlerime tövbe ettim işte kuran der öper başına koyar ve alkış alır yani. ikisi de yanlış zaten ne cumhurbaşkanı ne belediye din organizasyonu yapamaz. yaptığı an antik yunanlardaki çatışmalar yaşanır. bunu ilgili dernek veya vakıf hangisiyse organize etmeli ve gerçekleştirmeli. http://www.youtube.com/watch?v=OlJqvNIN7mw